Velayet Konusuna Genel Bakış
Velayet Konusuna Genel Bakış
Bilindiği üzere; 18 yaşını doldurmamış müşterek çocuk, anne ve babasının velayeti altındadır. Ana ve baba evli iken velayet görevini birlikte yürütürler. Ana ve baba evli değilse velayet anaya aittir.
Ortak hayata son verilmiş veya ayrılık hali gerçekleşmişse ergin olmamış çocuğun velayetinin kime bırakılacağı sorunu gündeme gelir. Tarafların talepleri, ekonomik durumları, fiziki şartlar, çocuğun en çok hangisinin bakım ve gözetimine ihtiyacı olduğu gibi kıstaslar gözetilerek hakimce çocuğun velayeti anne ve babadan birine bırakılabilir. Diğer tarafla ise çocukla kişisel ilişkilerinin ne sıklıkla olacağı düzenlenir. Kendi çocuğu üzerinde velayeti kullanan eşe, diğer eş uygun bir şekilde yardımcı olur. Bu durum uygulamada kendisini iştirak nafakası olarak göstermektedir.
Velayeti kendisine bırakılan birey, velayet görevini gereği gibi yerine getirmemesi yahut velayet görevini kötüye kullanması durumunda diğer tarafın velayet yükümlüsüne velayetin değiştirilmesi/kaldırılması davası açma hakkı bulunmaktadır. Çocuğun menfaati gerektirdiğinde velayet sahibi değiştirilebileceği gibi, durum ve koşullara göre velayet kaldırılarak çocuğa vasi de atanabilir. Çocuğun anne ve babadan velayetinin alınması için çocuğun menfaati için yasal ve mutlak bir sebebin olması şarttır. Velayetin değiştirilmesi sebepleri, 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 348. Maddesi’ nde ana ve babanın deneyimsizliği, hastalığı, başka bir yerde bulunması veya benzeri sebeplerden biriyle velayet görevini gereği gibi yerine getirememesi veya ana ve babanın çocuğa yeterli ilgiyi göstermemesi veya ona karşı yükümlülüklerini ağır biçimde savsaklaması, olarak belirtilmiştir.
Şüphesiz bu tanım, uygulamada hâkimin takdir yetkisi ile yorumlanacak objektif olarak çocuğun menfaatinin gereği yapılacaktır.
Uygulamada velayet hususunda sıkça karşılaşılan davalar ise boşanmış anne ve babanın birbirlerine karşı açtıkları Velayetin Değiştirilmesi davalarıdır. Anne ve babanın söz gelimi çocuğa hasret olmasından ziyade değinildiği gibi bu davalarda odak nokta, ebeveyn değil çocuğun yararıdır.
4721 Sy.’ lı Türk Medeni Kanunu md. 349’dan aynen alındığı şekliyle;
“Velayete sahip ana veya babanın yeniden evlenmesi, velayetin kaldırılmasını gerektirmez. Ancak, çocuğun menfaati gerektirdiğinde velayet sahibi değiştirilebileceği gibi, durum ve koşullara göre velayet kaldırılarak çocuğa vasi de atanabilir.”demektedir.
O halde velayetin değiştirilmesi sebepleri nelerdir. Yargıtay içtihatlarına göre velayet sahibinin çocuğa karşı suç işlemesi, velayet sahibinin cezaevinde olması, çocuğun ahlakına mugayir davranışlar içerisine girmesi bu sebeplerden olabilir.
Yargıtay 2.Hukuk Dairesi’nin 18.03.2010 tarihinde vermiş olduğu 2009/15419 Esas 2010/5222 Karar’lı içtihatta velayet sahibinin çocuğa şiddet uyguladığı iddiasının üzerinde durulması ve bu konunun velayet belirlenirken değerlendirilmesi gerektiğinin üzerinde durulmuştur. Söz konusu içtihattan aynen alındığı şekliyle;
“ Davalı anne, babası yanında bulunan müşterek çocuğun şiddete maruz kaldığını ileri sürerek, bu hususta Cumhuriyet Savcılığına şikayette bulunduğunu bildirmiş ve Cumhuriyet Savcılığınca yapılan soruşturma evraklarını delil olarak sunmuştur. İddianın gerçekleşmesi durumunda, belirtilen olaylar velayetin değiştirilmesi veya kaldırılması sebebidir. Velayete ilişkin düzenleme henüz kesinleşmeden böyle bir durumun ortaya çıkması halinde hâkim, çocuğun yararını gözeterek düzenlemeye resen müdahale edebilir ve değiştirebilir. O halde, mahkemece; davalı tarafından bildirilen ve dosya içine örnekleri sunulan Cumhuriyet Savcılığının soruşturma evraklarıyla İ. 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2008/174 esas sayılı dava dosyasının da değerlendirilerek, gerektiğinde psikolog, pedagog ve sosyal çalışma uzmanlarından yeniden görüş alınmak suretiyle velayetin düzenlenmesi gerekir.” demektedir.
Ayrıca velayet değiştirilmesi konusunda altını çizmek istediğimiz diğer bir konu; velayet sahibinin çocuğun diğer ebeveyni ile kişisel görüş gününde görüşmesini engellememesi; aksi takdirde çocuğun diğer tarafa da olan ihtiyacını karşılayamayacağı ve psikolojisini kötü etkileyeceği üzerinde durulmaktadır. Bu durum son zamanlarda basında da “çocuğu göstermeyene velayet yok” şeklinde yer tutmaktadır.
Nitekim Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 04.04.2002 tarihli 2002/3930 Esas 2002/4731 Karar sayılı kararından aynen alındığı şekliyle “Davaların celp edilen icra dosyasında kişisel ilişki günlerinde çocuğu bulundurmadığı, değişen adresini dosyaya bildirmediği ve müteaddit araştırmalara rağmen de adresinin bulunamadığı böylece çocuğun davacı ile kişisel ilişkisini engellediği anlaşılmıştır. Davalı, çocuğun aile bağlarını özellikle fikri gelişmesini kötü etkileyecek bir davranış içerisine girmiştir.” demektedir.
Aslında bu sanıldığı kadar yeni bir konu değil eskiden beri velayetin değiştirilmesi davalarında üzerinde durulmaktadır. Gerçekten de velayeti elinde bulunduran tarafın diğer tarafla çocuk arasındaki ilişkiyi desteklemesi çocuk açısından olumlu bir durum olacaktır.
Yine velayetin belirlenmesi, değiştirilmesi, kaldırılması davalarında kendini ifade etme yeteneğine sahip olan çocuğun görüşü de büyük öneme sahiptir.
Nitekim Yargıtay HGK’ nın 16.03.2012 T.’li 2011/2-884 E. 2012/197 K. sayılı kararında;
“ Dava, velayetin değiştirilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece yapılacak iş; yeterli idrak gücüne sahip olduğu kabul edilen çocuğa, kendisini doğrudan ilgilendiren velayet konusunda danışılarak, görüşünü gerekçeleriyle birlikte ifade etme olanağı sağlanması; ifade edeceği bu görüş, çocuğun kendi çıkarına ters düşmediği takdirde, buna önem verilmesi ve gerektiğinde Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun’un maddesi uyarınca uzman bilirkişiden de görüş alınmak suretiyle birlikte değerlendirme yapılıp sonucuna göre bir karar verilmesi, olmalıdır.” demektedir.
Söz konusu emsal içtihatta velayet hususunda çocuğun görüşü alınmadan karar verilmemesinin ve/veya çocuğun kararı doğrultusunda velayetin belirlenmesinin altı çizilmiştir.