Soybağının Reddi
Babalık Karinesinin Çürütülmesi ve Soybağının Reddi Davası
Soybağının reddi davası ile çocuk ile baba arasındaki soybağının ortadan kaldırılması amaçlanmaktadır. Bu davanın uygulamada nüfus kaydının düzeltilmesi davası ile karıştırıldığı görülmektedir. Soybağının reddi davası babalık karinesinin var olduğu ve soybağının kurulduğu durumlar için açılması mümkündür. Buna karşılık çocuk ile koca arasında soybağının bulunmadığı ve nüfus kaydının düzeltilmesi amaçlanan durumlarda açılacak dava, kayıt düzeltme davasıdır.
Bu konuda Yargıtay 20. Hukuk Dairesi’nin 2016 / 1413 Esas 2016 / 3923 Karar 04.04.2016 Tarihli içtihadından aynen alındığı şekliyle
“ Somut olayda davacı vekili, müvekkillerinin çocuklarından … …’nin gerçekte davacı anne ve baba üzerine kayıtlı olması gerekirken, her nasılsa nüfusta davalıların üzerine kayıt edildiğini, müvekkillerinin ve davalıların … …ne başvuru yaptıklarını, … …’nin gerçek anne ve babasının üzerine kayıt edilmesi gerekirken sehven de olsa yanlış kaydedildiğini belirterek kayıtların düzeltilmesine karar verilmesini talep etmiş olup, dava bu niteliği itibariyle bir nesep davasıdır. Soybağı hukuku ile ilgili davalar, 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin görev ve yargılama usullerine dair Kanunun 4. maddesinde gösterilen davalardan olup, TMK’nın 282 vd. maddelerinde düzenlenen soybağı kurulmasıyla ilgili olan bu davanın Şanlıurfa 1. Aile Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekir.” demektedir.
Aile Mahkemeleri’nin Kuruluş, Görev Yargılama Usullerine Dair Kanun m. 4 uyarınca görevli mahkeme aile mahkemeleridir. TMK md. 283 uyarınca soy bağına ilişkin davalar, taraflardan birinin dava veya doğum sırasındaki yerleşim yeri mahkemesinde açılır.
TMK md. 287 uyarınca, çocuk evlilik içinde ana rahmine düşmüşse davacı, kocanın baba olmadığını ispat etmek zorundadır. Evlenmeden başlayarak en az yüzseksen gün geçtikten sonra ve evliliğin sona ermesinden başlayarak en fazla üçyüz gün içinde doğan çocuk, evlilik içinde ana rahmine düşmüş sayılır.
Çocuk, evlilik içerisinde ana rahmine düşmüşse bu durumda kocanın baba olmasının imkânsızlığını ispatlaması gerekecektir. Koca, bunu ya cinsel ilişkinin imkânsızlığını, örneğin fiilen bir arada yaşamadıklarını, ispatlayarak yahut da çocuğun kocanın cinsel ilişkisinden olmasının imkânsız olduğunu, örneğin kocanın biyolojik olarak çocuk sahibi olmasının mümkün olmadığını, ispatlayarak yapabilir.
Uygulamada yalnızca davacının iddiasına dayanarak kan testi uygulamasına gidildiği görülmektedir. Prof. Dr. Mustafa Dural, Prof Dr. Tufan Öğüz’e göre ve doktrinde yaygın olarak kabul edilmiş görüşe göre tıbbi yöntemlerin uygulanmasına karar verilebilmesi için davacı kocanın çocuğun kendisinden olmadığı hususunda ciddi kanaat oluşturmaya yönelik maddi olguları ortaya koyması gerekmektedir.1 Kadının tıbbi incelemeye rızasının bulunmaması durumunda ve koca tarafından inandırıcı deliller de ortaya konulmadıkça hakimin tıbbi yönetmelere başvurulmasına karar vermesi mümkün değildir. Salt iddiaya dayanarak bu testlerin yapılması kişisel haklara aykırı olacağı gibi suistimale de açıklık verecektir.
Soybağının reddi davasında davacı taraf koca veya çocuktur. Dava koca tarafından açılmış ise davalı, çocuk ve anadır. Dava çocuk tarafından açılmış ise de davalı, ana ve koca yer olarak gösterilmelidir. Diğer ilgililer tarafından açılacak davada duruma göre davalı yan ana, koca ve çocuk olacaktır.
Nesebin reddi davasında davacı koca için 1 yıllık hak düşürücü süre bulunmaktadır. TMK Madde 289 uyarınca; koca, davayı, doğumu ve baba olmadığını veya ananın gebe kaldığı sırada başka bir erkek ile cinsel ilişkide bulunduğunu öğrendiği tarihten başlayarak bir yıl, içinde açmak zorundadır. Davacı çocuk ise TMK md. 289/2 hükmü uyarınca çocuk, ergin olduğu tarihten başlayarak en geç bir yıl içinde dava açmak zorundadır.
Her iki durumda da gecikme haklı bir sebebe dayanıyorsa, bir yıllık süre bu sebebin ortadan kalktığı tarihte işlemeye başlar. Söz gelimi davacı olacak kişinin ağır bir rahatsızlığa yakalanması, ayırt etme gücünü kaybetmesi doktrinde haklı sebep olarak gösterilmiştir.
Bu konuda Yargıtay 18.Hukuk Dairesi 2014 / 20854 Esas 2015 / 30 Karar 12.01.2015 Tarihli içtihadından aynen alındığı şekliyle;
“ Dosyadaki bilgi be belgelerden; davacı ile davalının 17.12.1989 tarihinde evlendikleri, 21.05.1995 tarihinde A.’nin doğduğu, tarafların 12.10.1999 tarihinde boşandıkları, boşanma davası sırasında alınan 19.11.1997 tarihli Adli Tıp raporunda DNA karşılaştırması sonucu küçük A.’nin babasının İ. A.’ın olmadığının belirtildiği, bu duruma göre davalı N.’ın başka erkekle ilişkisi olduğunun davacı tarafından en geç boşanma kararı ile öğrenildiği, boşanma kararının ise 12.10.1999 tarihinde kesinleştiği, davacının A. isimli çocuğun kendisinden olmadığını öğrendiği tarihin 1999 yılı olduğu anlaşılmaktadır. Kanunda öngörülen süre hak düşürücü süre olup, hakim tarafından re’sen dikkate alınması gerekir. Davacı, gecikmeyi haklı kılan bir sebebin varlığını iddia ve ispat etmiş de değildir. Öyleyse yukarıda açıklanan yasal düzenleme dikkate alındığında hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekir.” demektedir.
Kocanın açacağı soybağının reddi davasında davalı ana ve çocuktur. ( Yargıtay 2. HD. 25.02.2008 2007/1672 Es. 2008/2171 K. ) Çocuğun yaşının küçük olması ve ana ile çocuk yararının çatışması sebebiyle bu davalarda çocuk için kayyım atanacak ve çocuğu kayyım temsil edecektir.
Bu konuda Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2011 / 2849 Esas 2012 / 9310 Karar 12.04.2012 Tarihli içtihadından aynen alındığı şekliyle;
“ Koca, soybağının reddi davasını açarak babalık karinesini çürütebilir. Bu dava ana ve çocuğa karşı açılır (TMK. md. 286/1). Soybağının reddi davasında ana ile çocuğun yararı çatışmaktadır (TMK. md. 426/2). Açıklanan nedenlerle küçük Eylül’e kayyım tayin ettirilmesi, husumetin kayyıma yöneltilmesi ve gösterdiği takdirde onun delilleri de toplanarak sonucu uyarınca karar verilmesi gerekirken eksik hasımla yargılamaya devamla hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.” demektedir.
Kocanın dava açma hakkı, kocanın çocuğu açık veya örtülü olarak benimsemesi durumunda ortadan kalkmaktadır. Nitekim 743 Sayılı Türk Kanuni Medenisi md. 246 uyarınca, kocanın çocuğu açık veya örtülü olarak benimsemesi dava hakkını ortadan kaldırır, hükmünü ihtiva etmektedir.
4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu bu hükme yer vermemekle birlikte çocuğu açık veya örtülü olarak benimseyen kocanın, bu davranışına rağmen soybağının reddi davası açması TMK md. 2’de düzenlenmiş olan dürüstlük kuralına aykırı olacaktır. Nitekim Prof. Dr. Mustafa Dural ve Prof. Dr. Tufan Oğüz, Prof. Dr. Halil Akkanat, Doç. Dr. Emrehan İnal Doç. Dr. Bilgehan Çetiner, çocuğu açık ve örtülü olarak benimseyen kocanın sonradan nesebin reddi davası açmasının TMK md. 2 uyarınca hakın kötüye kullanılması olduğunu ve böyle bir durumda koca tarafından açılan davanın reddedilmesi gerektiğini, belirtmektedirler.